Dr. Ceren Hayran Şanlı, 2012-2017 yılları arasında İşletme doktorasını Prof. Dr. Zeynep Gürhan Canlı’nın danışmanlığında pazarlama üzerine  yapmıştır. Doktora tezi ve farklı birçok projede birlikte çalıştılar. Şu anda Dr. Şanlı, Özyeğin Üniversitesi’nde Dr. Öğretim Üyesi unvanı ile akademik kariyerine başarı ile devam etmektedir.

Ceren: Zeynep Hocam, sizi senelerdir tanıyan, birlikte çalışan ve yakın takip eden eski öğrenciniz/artık meslektaşınız olarak ofisinizde masanızda veya okul koridorlarında olmadığınız hiçbir zaman hatırlamam. “İşinin başında olma”nın sözlük karşılığısınız benim için. İdari iş yükünüze karşın akademik çalışmalarınızla ilgili konulara ve öğrencilerinize her zaman özenli ve hızlı dönüş yapmanızla biliniyorsunuz. İki kızınıza ve köpeğinize ne kadar düşkün olduğunuzu da biliyorum. Böyle bir konumda, bir kadın olarak, kariyerinizin gereklilikleri ile kişisel ve ailevi işlerinizi nasıl dengeliyorsunuz?
Zeynep: Güzel sözlerin ve soruların için çok teşekkür ederim. Denge sağlayabilmek için hep ailemden destek aldım.

Özellikle kızlarım büyürken anneanne, babaanne ve dedeleri bize hep destek oldular. Bir de mümkün olduğu kadar zamanımı planlayarak hareket ediyorum.

İşimi ve özellikle akademik çalışmalarımı iş olarak görmüyorum, çok severek çalıştığım için boş zamanlarımda da öğrencilerim ve akademik çalışmalarımla ilgilenmekten zevk alıyorum.

İşim için seyahat etmem gerekirse de ailemle birlikte gitmeye çalışıyorum.

Kızlarım da Koç Üniversiteli oldukları zaman aile ve iş dengesi daha kolay oldu benim için.

Ceren: Bir önceki sorumu takiben, akademik kariyerin özellikle ilk seneleri yeniliklerle ve öğrenilmesi gerekenlerle dolu, çok çalışılması gereken zor bir süreç. Bu yolculukta kadın olmanın hep daha zorlayıcı olduğunu tecrübe ettim ve etrafımda gözlemledim. Kariyerlerine yeni başlayan genç bilim kadınlarına bu yolculukta ne gibi tavsiyeleriniz olur?
Zeynep: Gerçekten ilk yıllar çok zor olabiliyor. Akademik kariyerin özellikle ilk başında destek almak çok önemli. Aile desteğinin yanı sıra beraber çalışabileceğin, araştırma yapabileceğin benzer değerleri olan genç akademisyenlerle iletişimde olmak, bu ilişkileri güçlendirmek önemli. Bir de güçlükler ve olumsuzluklar karşısında yılmamak, heyecanla çalışmaya devam etmek gerekli.  Alanında öne çıkmış ve sizin değerlerinizle örtüşen daha tecrübeli araştırmacılarla beraber çalışmak, onların tecrübelerinden faydalanmayı da öneririm.
Ceren: Peki hocam, alanınızda toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmek ve kadınların akademideki ilerlemesini desteklemek için uyguladığınız ya da uygulandığını bildiğiniz bir örnek girişim veya program biliyor musunuz? Daha kapsayıcı ve çeşitliliğe sahip bir akademik topluluk oluşturabilmek için genç kadın akademisyenler olarak bizler neler yapabiliriz? Bireysel olarak atabileceğimiz adımlar konusunda tavsiyeleriniz olur mu?

Zeynep: Üniversitelerde en çok uygulanan destek çocuk sahibi olan kadın öğretim üyelerine kontratlarında ek süre verilmesi oluyor. Daha kapsayıcı ve çeşitliliğe sahip bir akademik topluluk için azınlık durumunda olanların özel teşvik programlarıyla desteklenmesi gerekir.

Üniversiteler dışında bazı bilimsel dernek ve örgütler son yıllarda bu konulara daha da önem vermeye başladılar. Avrupa Birliği’nin konuya önem vermesi ve fon sağlaması da çok yardımcı oluyor.

Bireysel olarak bu konularda yaratıcı fikirler geliştirip, bu fikirleri değişik platformlarda paylaşmak faydalı olacaktır.

Rol modellerinin olması gerekiyor, bu modellerin artmasını sağlamak için de değişik paydaşlarla birlikte çalışmak ve hareket etmek gerekiyor. Bu konuda liderlerin vizyonu ve örnek uygulamaları teşvik etmeleri çok önemli.

Zeynep: Yapılan birçok araştırma doktora eğitiminden öğretim üyeliğine geçerken kadınların akademiden erkeklere oranlara daha fazla uzaklaştığını gösteriyor. Bunda akademide mesai kavramını olmayışı, ağır araştırma yükü ile evde ihtiyaç duyulan bakım emeğinin uyuşamaması büyük etken. Bunun yanında üniversitede eğitim süreçleri için gereken duygusal emek büyük oranda kadın akademisyenlerden bekleniyor. Tüm bu eşitsizlik özellikle pandemi döneminde çok daha keskin şekilde karşımıza çıktı ve kadın akademisyenleri orantısız şekilde negatif etkiledi. Bunlar senin de deneyimlerin ile örtüşüyor mu? Zaman içinde, kuşaklar arasında bu konuda iyileşme olduğunu söyleyebilir miyiz?
Ceren: İfadeleriniz kesinlikle kişisel deneyimlerimle örtüşüyor Zeynep Hocam. Akademik hayatta var olan esnek çalışma şartları, belli bir saat diliminde ve mekânda çalışma zorunluluğu olmaması her ne kadar bu mesleğin avantajları olsa da kadınlar için aynı zamanda dezavantaj oluyor. Mesleğimiz kişisel ihtiyaçlardan ve zamandan çok fedakârlık etmeyi gerektiren bir meslek. Evet 9.00-18.00 arası bir ofiste çalışmıyoruz fakat her an iş düşünebilmek ve iş yapabilmek zorundayız. Evdeki işleri üstlenmede kadın ve erkek arasındaki eşitsiz dağılımı düşününce kadınların fiziksel ve mental yükü çok daha fazla oluyor. Pandemi bu zorlukları çok net resmetti aslında. Bir kadın akademisyenin evden ders anlatması ve makale yazması göreceli olarak çok zor bir hal aldı. Doyurulması gereken karınlar, yapılması gereken ev işleri, varsa takip edilmesi gereken çocuk bakımı ve dersleri veya ailedeki yaşlıların bakımının üstlenilmesi gibi – çok çeşitli sorumluluklar kadınların üzerindeydi. Bunlar konuşmadığımız ama otomatik olarak kabul ettiğimiz görevler hayatta. Akademisyen bir kadının ev ortamında kendine ait alan ve zaman yaratıp bölünmeden verimli çalışması çok büyük bir çaba gerektiriyor.

 

Bu gizli yükler üniversite eğitim süreçlerinde de var tabii. Belirttiğiniz gibi duygusal emeğin fazla olması bunlardan biri.  Kadın hocaların öğrencilerin nezdinde daha duygusal olarak yaklaşılabilir olduğunu düşünüyorum. Öğrenciler kişisel sorunlarını veya taleplerini çoğu zaman kadın hocalarla daha kolay paylaşabiliyorlar. Akademik hayatlarında zorluk yaşadıklarında destek beklentileri daha fazla olabiliyor. Sanırım kadın eğitmenlerin daha duygusal veya anaç bir tavırları olacağı öngörülüyor. Meslektaşlarımızla ilişkilerimizde de otomatik olarak üstlendiğimiz roller oluyor. Örneğin kurum içi bir organizasyon yapıldığından, bir çalışan için hediye alınması planlandığında, ya da bir toplantıda toplantı notları tutulması gerektiğinde enteresan bir şekilde bu tür görevler kadınlarda oluyor. Daha iyi yaptığımız için mi bilemiyorum ☺

Kuşaklar arasında bu konularda ne derece iyileştirme oldu bilemiyorum, ama olacak mı? Evet, buna canı gönülden inanıyorum. Kendi öğrencilerimde de bunun karşılığını görüyorum. Kadın erkek eşitliğine her anlamda çok daha önem veren bir nesil geliyor.

Zeynep: Doktora tezinde son yıllarda çok ilgi çeken FOMO (fear of missing out) kavramını derinlemesine araştırdın.  Bu kavramdan yola çıkarak ve genç bilim kadınlarının karşılaştığı zorlukları düşünerek onlara tavsiyelerin ne olur?
Ceren: FOMO toplumun genelinde, özellikle de gençlerde yaygın olarak hissedilen, benim de çokça yaşadığım, “etrafta olup bitenlerden haberdar olmama ve onları kaçırma hissi”ni ifade ediyor. Doktora yapmaya başladığımda FOMO hissim tavan yaptı ve bu alanda çalışmam için motivasyon oldu. Akademik hayat, özellikle doktora seneleri ve akademisyenliğin ilk seneleri, bazen insanüstü bir çalışma temposu gerektiriyor. Bu da beraberinde sosyal hayattan kopmayı getiriyor. Hal böyle olunca kaçırılan arkadaş buluşmaları, sohbetler, yemekler, izlenemeyen filmler, okunamayan kitaplar… FOMO yaratıyor. Hele de doktoramı bitirmeden evlenip çocuk doğurunca hayatım FOMO oldu. Bu yolda ilerleyen ve benzer hisleri yaşayan çok genç kadın var biliyorum. Aynı zamanda hayattaki en büyük mutluluklarım ve iyi ki’lerim de bunlar oldu. Dolayısıyla genç bilim kadınlarına söylemek isteyeceğim şey: her gecenin gündüzü var, bugünün zorluklarına bakıp sakın vazgeçme.

Please find below a condensed and summarized English translation of the interview

Dr. Ceren Hayran Şanlı completed her PhD in Business Administration from 2012 to 2017 under the supervision of Prof. Dr. Zeynep Gürhan Canlı, specializing in marketing. They collaborated on her doctoral thesis and various other projects. Dr. Şanlı is currently an Assistant Professor at Özyeğin University, continuing her successful academic career as a faculty member.

 

Ceren: Professor Zeynep, as someone who has known you for years, worked with you, and closely followed your career as a former student and now colleague, I can’t recall a time when you weren’t at your desk in your office or in the school corridors. You are the epitome of being ‘on top of your work’ for me. Despite your administrative workload, you are known for your careful and prompt attention to academic matters and your students. I also know how fond you are of your two daughters and your dog. In such a position, as a woman, how do you balance the demands of your career with your personal and family responsibilities?

Zeynep: Thank you for your kind words and questions. To achieve balance, I have always received support from my family. Especially while my daughters were growing up, their grandparents were always there for us. I also try to plan my time as efficiently as possible. I don’t see my job and especially my academic work as a chore; I enjoy working on my research and with my students even in my free time because I love what I do. When I need to travel for work, I try to go with my family. When my daughters became students at Koç University, balancing family and work became easier for me.

 

Ceren: Following my previous question, the early years of an academic career are full of novelties and things that need to be learned, requiring hard work. It’s a challenging process. In this journey, I have experienced and observed that being a woman always makes it more challenging. What advice would you give to young women scientists who are just starting their careers?

Zeynep: Actually, the first years can be very challenging. Especially at the beginning of an academic career, it is crucial to have support. Besides family support, it’s important to communicate and strengthen relationships with young academics who share similar values and with whom you can work and conduct research. Also, it’s essential not to be discouraged by difficulties and to continue working with enthusiasm. I would also recommend working with more experienced researchers who have made a mark in your field and whose values align with yours, and benefiting from their experience.

 

Ceren: Professor, do you know of any specific initiatives or programs that you have implemented or are aware of, that promote gender equality in your field and support the advancement of women in academia? What can we, as young female academics, do to create a more inclusive and diverse academic community? Do you have any suggestions for steps we can individually take?

Zeynep: One of the most common supports in universities is providing additional contractual time for female faculty members who have children. To create a more inclusive and diverse academic community, special incentive programs are needed to support those who are in minority positions. Outside of universities, various scientific societies and organizations have begun to give more importance to these issues in recent years. The European Union’s attention to the matter and its funding support are also very helpful. Individually, developing creative ideas on these topics and sharing them on different platforms can be beneficial. It is necessary to have role models, and to increase their presence, it’s important to collaborate and act together with different stakeholders. The vision of leaders in this area and their encouragement of exemplary practices are crucial.

 

Zeynep: Many studies show that women drift away from academia more than men when transitioning from doctoral studies to faculty positions. Factors such as the lack of a fixed working schedule in academia and the incompatibility of heavy research responsibilities with the care work needed at home play a significant role. Additionally, the emotional labor required in the educational processes at universities is largely expected from female academics. These inequalities, especially during the pandemic, became more sharply evident and disproportionately negatively affected female academics. Do these observations align with your experiences? Over time, can we say there has been an improvement in this regard across generations?

Ceren: Your statements certainly resonate with my personal experiences. Although the flexible working conditions in academia, not being bound to work in a specific time frame or location, are advantages of this profession, they can also be disadvantages for women. Our profession requires sacrificing personal needs and time. Yes, we don’t work in an office from 9 to 5, but we need to be able to think about and do our work at any time. Considering the unequal distribution of household responsibilities between men and women, the physical and mental burden on women is much greater. The pandemic clearly depicted these difficulties. For a female academic, teaching from home and writing papers became relatively very challenging. Responsibilities such as feeding hungry mouths, doing household chores, taking care of children or their schooling, or caring for elderly family members – a variety of responsibilities were on women’s shoulders. These are the unspoken but automatically assumed duties in life. For an academic woman, creating her own space and time at home for uninterrupted and productive work requires a great effort.

These hidden burdens also exist in university education processes. As you mentioned, the excess of emotional labor is one of them. I think female instructors are perceived as more emotionally approachable by students. Students often find it easier to share personal problems or requests with female instructors. Their expectations for support can be greater when they face difficulties in their academic lives. It is probably anticipated that female educators will have a more emotional or nurturing attitude. We also automatically assume certain roles in our relationships with our colleagues. For instance, when an in-house organization is being planned, a gift is to be bought for a colleague, or meeting notes need to be taken, interestingly, such tasks often fall to women. I don’t know if it’s because we do them better ☺

I don’t know to what extent there has been improvement in these matters between generations, but will there be any? Yes, I believe this wholeheartedly. I see this in my own students, too. A generation is coming that attaches more importance to equality between men and women in every sense.

Zeynep: In your doctoral thesis, you deeply researched the concept of FOMO (fear of missing out), which has gained a lot of interest in recent years. Based on this concept and considering the challenges faced by young women scientists, what advice would you give them?

Ceren: FOMO, which is widely felt across society, especially among the youth, and something I have often experienced, refers to the sensation of ‘needing to be aware of and not missing out on what’s happening around.’ When I started my PhD, my sense of FOMO peaked, and it became a motivation for my work in this area. Academic life, particularly during the PhD years and the early years of being an academic, sometimes requires a superhuman work pace. This often leads to a disconnect from social life. Consequently, missed social gatherings, chats, dinners, unwatched movies, unread books… they all create FOMO. My life became all about FOMO, especially after getting married and having a child before finishing my PhD. I know there are many young women on this path experiencing similar feelings. At the same time, these have also been my greatest joys and ‘glad I did it’ moments. Therefore, what I would like to say to young women scientists is: Every night has its dawn, don’t ever give up because of the difficulties of today.