Koç Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi olan Deniz, Prof. Dr. Sibel Sakarya ile kendisinden aldığı Halk Sağlığı derslerinde tanıştı. KOÇ-KAM Toplumsal Cinsiyet Sertifika Programı kapsamında da dersler alan Deniz, Prof. Dr. Sakarya’nın danışmanlığında toplumsal cinsiyet ve sağlık üzerine sosyoloji ve tıp bilimlerini içeren interdisipliner çalışmalara da imza attı.

Deniz: Çalıştığınız akademik alanınızda, tıptaki kariyerinizde bir kadın olarak ne gibi zorluklarla karşı karşıya geldiniz? Ve bunların çözümünde kimlerin desteğine başvurdunuz, nasıl üstesinden geldiniz?
Sibel: Benim çalıştığım alan, yani Halk Sağlığı, ne şanslıyım ki toplumsaldaki eşitsizlikleri gören, ölçen, nedenlerini araştıran, azaltılması veya ortadan kaldırılması için öneriler geliştiren, eşitsizliklerin azaltılması için savunuculuk yapan bir alan. Bu yüzden çalıştığım alanda, özellikle birlikte çalıştığım arkadaşlarımı düşündüğümde, bir kadın olarak belki tıbbın başka alanlarına göre daha az zorluk yaşadım. Ama elbette toplumsal cinsiyet açısından derin eşitsizliklerin olduğu bir toplumda yaşayan bir kadın akademisyen olarak ben de bazı olumsuz deneyimler yaşadım. Bunlar hukuksal mücadele gerektiren durumlar değildi ama karşılaştığım tutumu uygun ve etkili biçimde yönetmek konusunda zorlandığımı hatırlıyorum.  Bana yine kadın akademisyen arkadaşlarım, özellikle de çok sevdiğim bir Hocam destek olmuştu. Yaşadığım deneyimi onlarla paylaşmak, durumu analiz etmek, hem duygusal olarak bana iyi gelmişti, hem de yaptığımız tartışmalar farkındalığımızın artmasına ve benzer olaylar karşısında güçlenmemize yardım etmişti.
Deniz: Tıp fakültesini, doktorluk mesleğini ve çalışma ortamını, hastaneyi kadınlara eşit fırsatlar sunan bir yer olarak tanımlar mısınız? Eşitliğin arttırılması ve ayrımcılıkların önlenmesi adına ne gibi çözümler üretilebilir?
Sibel: Hasta gören bir alanda çalışmadığım için hastane ortamına ilişkin deneyimlerim yok. Tıp fakültesinde mezuniyet öncesi eğitim zamanlarımı düşündüğümde fırsatlara erişim açısından bir ayrımcılık yaşamadığımı, bu anlamda olumsuz bir deneyimim olmadığını söyleyebilirim. Öte yandan o zamanlar cinsiyet eşitliği veya eşitsizliği konularındaki duyarlığım veya farkındalığım bugünkü kadar mıydı bilemiyorum… Sonra Halk Sağlığında uzmanlık eğitimi yapmaya başladığımda, toplumsal cinsiyet, toplumsal cinsiyet eşitsizliği kavramlarını derslerde tartışır olduk. Sağlığa ilişkin ülke ve dünya verilerine, sağlıkla ilgili dokümanlara, sağlık ortamındaki insan ilişkilerine toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifinden bakmayı öğrendik, böyle bir duyarlılık geliştirdik.

Toplumsal cinsiyet konusunda öğrendiklerim, yaptığımız tartışmalar, araştırmalar, beni, özellikle cinsiyete ilişkin yapısal eşitsizlikleri görmek açısından güçlendirdi. Bireysel olarak da farkında olmadığım hatta bazen içselleştirmiş olduğum zayıf yönlerimin farkına varmamı sağladı.

Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadele için en önemli araçlardan birisinin çocukluktan başlayarak, kadınların, erkeklerin ve bütün toplumun farkındalığının artırılması olduğunu düşünüyorum.

Deniz: Siz fikirlerine önem verdiğim, bir kadın olarak desteğini hissettiğim bir hocam oldunuz. Bu sebeple son olarak kendi geleceğime de ışık tutması, ilham olması açısından size şunu sormak isterim; benim yaşımdaki halinize bir tavsiyede bulunma şansınız olsa, ne derdiniz?
Sibel: Ne güzel bir soru… Zor da aynı zamanda… Özellikle toplumsal cinsiyet rolleri, eşitsizlikler, ayrımcı dil, cinsiyetçi dil gibi konularda sizlerin benim benzer yaşlardaki halime göre daha donanımlı, daha farkındalığı yüksek bir kuşak olduğunuzu görüyorum. Bunu bilerek, senin yaşındaki halime bu güzel haberi vermek isterdim öncelikle. Bir de belki mücadelenin uzun soluklu olacağını söylerdim ve kadınların güçlendirilmesi için savunuculuk yapmak, aktif rol almak konusunda özel çaba göstermenin, eşitsizliklerle mücadele için örgütlü olmanın gereğini hatırlatırdım diye düşündüm.
Sibel: Deniz, seninle KOÇ-KAM Toplumsal Cinsiyet Sertifika Programı kapsamında birlikte çalıştık. Bir tıp öğrencisi olarak seni böyle bir konuda çalışmaya, okuyup yazmaya motive eden nedenleri merak ettim, biraz anlatır mısın?
Deniz: Benim bu konuya ilgim üniversitede ilk senemde şans eseri aldığım bir ders ile başladı aslında. Önceden beri beni rahatsız eden ama tam tanımlayamadığım, temellendiremediğim konuların aslında toplumun kadınlara yönelik kabul ettiği birtakım genellemeler, tanımlar ve beklentilerden kaynaklandığını fark ettim bu ders sayesinde. Yani birileri bir kadın olarak benim nasıl olmam gerektiğini belirlemiş… ve buna göre yaşamamı bekliyordu sanki. Ama bu rahatsız ediciydi ve içimde bir yerleri sürekli yaralıyordu. İnsanın bir sorunla mücadele edebilmesi için önce bu sorunun fark etmesi, tanımlayabilmesi gerekir diye düşünüyorum. Ben de toplumsal cinsiyet alanındaki düşünürlerin fikirlerini ilk defa öğrendiğimde artık yalnız hissetmemeye başladım, bana rahatsızlık veren kalıpları tanımlayabilmeye başladım. Bu fark ediş bir başlangıçtı… Sonrasında da bilgilerimi ve farkındalığımı arttırmak, bir kadın olarak güçlenmek için böyle bir yola girmeyi seçtim diyebilirim. Sorgulayan ve önemseyen insanlarla tanıştıkça, farklı fikirler ile karşılaştıkça daha da motive olduğumu hissettim, bu sadece bana güç vermekle kalmadı, birlikte güçlendiğimizi de hissettim. Bu birliktelik, paylaşma ve destek duygusu paha biçilemez bir motivasyon kaynağı benim için.
Sibel: Gündelik yaşamda tanıklık ettiğin ayrımcı ve/veya cinsiyetçi söylemler karşısında nasıl bir tutum izliyorsun? Bunlar seni nasıl etkiliyor ve mücadele yolları olarak ne/neler kullanıyorsun?
Gündelik yaşamda çoğu insanın belki de sorgulamadığı kadar kanıksanmış cinsiyetçi söylemlere maruz kaldığımız bir gerçek. Bence ilk adım bunların cinsiyetçi olduğunu kabul etmek ve temelinde yatan saklı anlamların, genellemelerin farkına varmak. Bu yüzden ben kendi çevremde, sohbetlerde cinsiyetçi söylemlerde bulunan insanlara sözel eleştirilerde bulunarak ne dediklerinin gerçekten fakına varmalarını sağlamaya çalışıyorum. Söyledikleri şeyin sorumluluğunu almalarını istiyorum. Kalıplaşmış ve anlam yüklemedikleri şeyler olduğunu söyleyip kendini savunmaya meyilli oluyor insanlar fakat toplum dili şekillendirdiği gibi dilimiz de toplumu ve fikirleri şekillendiriyor, besliyor aslında. Çok üzerine düşünmeden söylenen kelimeler, yapılan genellemeler toplumsal cinsiyet kalıplarını her an tekrar tekrar üretiyor. Ben de bir mücadele yolu olarak gündelik yaşamımda çevremde bu farkındalığı yaratmaya çalışıyorum. Bunun dışında kadın dayanışması fikrine de çok önem veriyorum ve çevremdeki kadınları desteklemeyi de onların bana desteklerini de mücadelenin bir parçası olarak görüyorum. Size de bana yalnız hissettirmediğiniz ve desteğinizi hep gösterdiğiniz için teşekkür etmek istiyorum. Çok sevdiğim bir söylem var “Umutsuzluğa kapılırsan bu kalabalığı hatırla!” benim için motivasyonumun ve mücadelenin özeti gibi aslında…

Please find below a condensed and summarized English translation of the interview

Deniz, a student at Koç University Faculty of Medicine, crossed paths with Prof. Dr. Sibel Sakarya during the Public Health courses she attended. Engaging in interdisciplinary studies on gender and health, she explored various courses within the framework of the KOÇ-KAM Gender Studies Certificate Program, delving into the intersections of sociology and medical sciences.

Deniz: As a woman, what challenges have you faced in your academic field and medical career? How did you overcome them and who supported you?

Sibel: In my field, Public Health, I was fortunate to work in an area focused on identifying, measuring, and advocating for reducing societal inequalities. So, I faced fewer challenges as a woman compared to other medical fields. However, being a female academician in a society with deep gender inequalities, I encountered negative experiences. These weren’t legal battles, but I struggled to effectively manage the attitudes I faced. Female academic colleagues, especially a respected professor, supported me. Sharing my experience with them, analyzing the situation, was emotionally beneficial and increased our awareness, strengthening us in similar situations.

Deniz: Would you describe medical schools, the medical profession, and hospitals as places offering equal opportunities for women? What solutions can be proposed to increase equality and prevent discrimination?

Sibel: Since I don’t work in patient care, I have no experience with hospital environments. During my medical education, I didn’t face discrimination regarding opportunity access. However, my awareness of gender equality issues wasn’t as developed then. During my Public Health specialization, we began discussing gender and gender inequality concepts. This enhanced our sensitivity and helped identify structural gender inequalities and unconscious biases. Combating gender inequality starts with increasing awareness from childhood among women, men, and society.

Deniz: What advice would you give to your younger self, especially considering your significant role as a mentor?

Sibel: A challenging but beautiful question. I see that your generation is more aware and equipped regarding gender roles, discriminatory language, etc., than mine. I’d tell my younger self about this progress. Also, I’d advise preparing for a long struggle in advocating for women’s empowerment and the necessity of organized efforts to fight inequalities.

Sibel: What motivated you to engage in gender studies as a medical student?

Deniz: My interest started with a course in my first year of university. It helped me realize the societal expectations and generalizations about women that bothered me. This realization was a starting point. Gaining knowledge and strengthening myself as a woman led me to this path. Meeting critical and caring people further motivated me. The sense of unity, sharing, and support is invaluable for motivation.

Sibel: How do you respond to discriminatory or sexist remarks in daily life? What strategies do you use to combat them?

Deniz: It’s crucial to recognize and understand the underlying assumptions of normalized sexist remarks. I challenge people in my circle by making them aware of what they’re saying. Language shapes society and vice versa. Unthoughtful words and generalizations perpetually recreate gender stereotypes. As part of my fight, I strive to raise awareness in my everyday life. I also value women’s solidarity and see supporting other women and receiving their support as integral to our struggle. The phrase “Remember this crowd when you feel hopeless” sums up my motivation and fight.